Patates, tarih boyunca dünyadaki kültürler için temel gıda maddesi olmayı başarmıştır. Bugün bile olanakları sınırsız olan bir gıda maddesi olarak kabul görülüp tüketiliyor. Yumruları yenen bu otsu bitki, yumrularında bulunan zengin nişasta oranı sebebiyle değerli bir besindir. Patates, nişasta dışında belli bir oranda protein de içeriyor. Patatesin besin değeri 90 kaloridir. Diğer sebzelerden farklı olarak, tohum ile üreme yerine geri dönüşüm kullanılarak elde edilmesidir. Bir patates parçasını toprak altına bırakırsanız, kendiliğinden patates yetişir.
And Dağları kökeni olan inanılmaz derecede başarılı bir küresel gıda
Bugün dünyanın önde gelen patates üreticileri sırasıyla Çin, Hindistan, Rusya ve Ukrayna olsa da kökeni Güney Amerika’da bulunan And Dağları’dır. Güney Amerika’daki And Dağları’ndan yaban türleri ilk olarak ortaya çıkıyor ve oradan yayılıyor. Yaklaşık 8.000 yıl öncesinde Peru’da ekiminin yapıldığı belirlenmiştir. Besin değeri yüksek bu küresel gıda; sadece 1500’lerin ortalarında, batıya ve kuzeye, Amerika’ya ve ötesine yayılarak Avrupa’ya getirildi.
Hemen her yerde yetiştirilebilir olmasıyla tüm dünyaya yayıldı. Günümüzde patates; pirinç, buğday ve mısırdan sonra dünyanın dördüncü en önemli ürünüdür ve tahıl olmayanlar arasında ilk sırada yer almaktadır. Bir And yumrusu olarak tüm dünyaya, sadece birkaç yüzyıl içinde ulaştı. Patatesi bu kadar karşı konulmaz yapan ve yayılması etkileyen şeyler arasında; rakipsiz besin değeri, bazı büyük tahıllara kıyasla yetiştirilmesinin göreceli olarak kolay olması, yer altına saklanma konusundaki ustalığı ile vergi sayımlarından muaf tutulabilmesi gösterilebilir.
Kökenlerini anlamak için patatesle ilgili her şeyi araştıran bir merkez olan International Potato Center bulunuyor. Peru’nun başkenti Lima’da kurak bir banliyöde yer alır ve kıtanın dört bir yanından binlerce patates örneği koleksiyonuna sahiptir. Merkez araştırmalarına dayanarak, patateslerin Lima’nın yaklaşık 1,000 km güneydoğusundaki Titicaca Gölü yakınındaki Andes’de evcilleştirildiğini açıkladı. Evcilleşme sonrasında önemli bir gıda kaynağı haline geldi ve dünyaya yayıldı.
Amerika Dışına Taşındı
1532 yılında İspanyol işgali, Inca egemenliğine de son verdi. İstilacılar, tarihçilerin Büyük Kolomb Borsası olarak adlandırdıkları domates, avokado ve mısır gibi diğer mahsullerle beraber patatesi de Avrupa’ya getirdi. Tarihte ilk kez, patates Amerika’nın ötesine geçmiş oldu. Başta bu besin depoları, Avrupa iklimine uyum sağlamakta zorlanmış olsa da İrlanda’daki çiftçilerin uygun seçimleriyle üretimi gerçekleşti. Yaz aylarında daha erken yumrular oluşturan bir çeşit üretildi ve patates yüzyıllar boyunca taşıyacağı etiketi alarak köylülerin temel mahsulü haline geldi.
Mütevazi yumru
Köylüler patatesleri dönüm başına eşsiz bir besin verimi elde ettiklerinden dolayı benimsediler. Patetes dışında herhangi bir ürün, dönüm başına daha fazla gıda üretemedi ve onun kadar kolay saklanamadı. A ve D vitaminleri hariç neredeyse tüm önemli vitamin ve besin maddelerini içeriyorlar. Yaşam destek özelliklerini herhangi bir tek ürünle elde etmiş oluyorsunuz. 1600’lerin ortalarında İrlanda’da tüketim tahminleri yetişkin başına günde 5,5 kilo olarak da ifade edilmektedir.
17. ve 18. yüzyıl İrlanda’sındaki topraksız kiracılar için, bir süt ineğine bakmakla ve bir dönüm tarlada patates üretmekle altı ila sekiz kişilik büyük bir ailenin beslenmesi karşılanıyordu. İngiliz Adaları’ndan patatesler, Kuzey Avrupa’ya yayıldı. Elbette bu bölgelerin iklim şartlarına uygun olabilecek şekilde patetes genleri geliştirildi. Savaş yıllarında toprak altında yumruların, vergilendirilmesi ve bulunması zordu. Yeraltı patatesleri, o yıllarda temel besin kaynağı oldu. Bir savaş stratejisi olarak patetes ekimi için köylülere, patetes tohumlarının dağıtıldığını dahi görebiliyoruz. Savaşlar sırasında, patates her zaman değerli bir üründü.
Beslenme ve güç kaynağı
Yüzyıllar içinde, patates Avrupa ve küresel ekonomilere temel ürün olarak girdi. Patatesi Avrupa’ya adapte eden köylülerdi. Elbette ükeyi yönetenler tarafından da fark edilerek kullanılmaya, teşvik edilmeye başlandı. Patates; hızla büyüyen Avrupa’da nüfusu besleyerek, bir avuç Avrupa ülkesinin dünyanın birçok yerinde egemenlik kurmalarına da izin verdi. Besin değeri yüksek bu gıda maddesi, daha iyi nesillerin de yetişmesini sağladı.
Patates çılgınlığı o kadar ileri seviyelere ulaştı ki, 1845-1849 arasında yaşanan Büyük Kıtlık ile bil milyon insan ölürken bir o kadar insan da ABD’ye göç etti. Londra’daki İngiliz Hükümeti’nin müdahalesinin de etkisiyle patates üretimindeki başarısızlık bu duruma yol açtı. İrlanda’nın nüfusu on yıl boyunca yarı yarıya azaldı. Yaşanan kıtlık, patatesin ülkedeki kalori alımının %80’ini sadece bir avuç mahsul çeşidi ile sağladığına dikkatleri çekti.
Patatesin genetik çeşitliği için çalışmalar o yıllarda da vardı. Yıllar boyunca yetiştirme programları, patates çiftçileri için gıda güvenliğini artırmanın yollarını araştırmaktadır. 20. yüzyılın başlarında, bilim adamları hastalıklara karşı dirençli ana patateslerin genlerini birleştirmeye başladılar. Bugün yetiştirilen yumru köklerin çoğu bu tür testlerin bir sonucudur. Avrupa, ABD ve son zamanlarda Asya’daki yetiştiriciler, yıllardır dirençli çeşitleri geliştiriyor ve patateslerin 20. yüzyılda gerçekten küresel bir ürün olmasına yol açıyor. Dünyanın en büyük 20 yumru üreticisinden sadece üçü (ABD, Peru ve Brezilya) tarihsel aralığının bir parçasıdır, ancak her ülke onunla kendi bağlantısını kurmaya çalışmaktadır. Çin’de hükümet, yeni bir ulusal temel ürün ve temel gıda haline gelmesini umarak patatesleri nüfusu arasında teşvik ediyor. 18. yüzyıl Avrupa’sına benzer taktiklerle devlete ait medya, popüler figürler ve popüler bilim kitapları bu teşvikte rol oynuyor.
Patatesin ana vatanı olarak kabul edilen Güney Amerika’da bile Peru – Şili arasında bu konuda bir rekabet vardır. Patateslerin küresel çok yönlülüğü ve gücü, tarih boyunca devam edecek gibi görünüyor.