ABD Başkanı John Fitzgerald Kennedy’nin, öldürülmesinden yaklaşık 5 ay önce, dönemin İsrail Başbakanı’na, İsrail’in nükleer çalışmalarından dolayı, oldukça sert uyarı dolu bir mektup yazdığı ortaya çıktı. Öyle ki Kenndedy, mektubunun bir cümlesinde, üstü kapalı bir şekilde “İsrail gelecekte var olmak istiyorsa, Dimona Nükleer Santralı’nı Amerikan uzmanlarının denetimine açmalıdır” diyor. Başkan Kennedy, dönemin İsrail Başbakanı Levi Eşkol’ü, İsrail’in nükleer çalışmalarına dair eksiksiz ve doğru bilgi elde edememeleri durumunda “Amerika’nın İsrail’e olan taahhütleri ve İsrail’i desteklemesi ciddi şekilde tehlikeye girebilir” diye de uyarıyor. Bir Amerikan kanalı olan CNN’e göre, Kennedy “ABD’nin Katolik ve Mason olmayan ilk başkanı”ydı. İsrail’in nükleer sırlarını deşifre eden ve bu sebeple 18 yıl hapis yatan Dimona Nükleer Reaktörü eski çalışanı Mordechai Vanunu da, Kennedy’nin, Dimona nükleer reaktöründeki çalışmaların aydınlığa kavuşturulması için İsrail yönetimine baskı yapması sebebiyle suikaste uğradığına dair “gerçeğe yakın işaretler” bulunduğunu ileri sürmüştü. Dünya Gündemi’nin ulaştığı Başkan Kennedy’ye ait işte bu mektub, Vanunu’nun iddiasının doğruluğunu güçlendiriyor. Şimdi önce Kennedy Suikasti’nin üzerindeki sis perdesine bir bakalım:
Başkan Kennedy Suikasti
ABD Başkanı John Fitzgerald Kennedy, 1963 yılında, Dallas’ta uğradığı suikast sonucu hayatını kaybetti. ABD halkının en sevdiği başkanlardan biri olan Kennedy’nin öldürülmesiyle ilgili olarak binlerce sayfadan oluşan raporlar hazırlandı, ancak suikaste ilişkin sır perdesi hiçbir zaman kalkmadı. ‘ABD’nin Katolik ve Mason olmayan ilk başkanı’ Kennedy, 43 yaşındayken (1960’da) Eisenhower’ın ardından başkanlık görevini devraldı. Barışçı politika anlayışını savunuyordu.
Başkan John. F. Kennedy, 22 kasım 1963’te seçim kampanyası sırasında eşi Jacqulin Kennedy ile geldiği Dallas’ta üstü açık bir otomobille halkı selamlarken vuruldu. Suikast zanlısı Lee Harvey Oswald yakalandı, ancak birkaç gün içinde o da vurularak öldürüldü. John F. Kennedy suikasti Başkan’ın geçişini izlemek üzere bölgede bulunan sıradan insanların elindeki üç ayrı amatör kamera tarafından kaydedildi. Ancak bu amatör kamera sahiplerinden sadece biri suikasti bir ‘adli delil’ olabilecek kadar başarılı kaydetti. Bu kişi Kennedy hayranı ABD’li bir işçi olan Abraham Zapruder idi. Başkan’ın başına isabet edecek mermiler namlularından saniyede 500 metre hızla yola çıkarken, Zapruder farkında olmadan zengin bir adam olma yolunda ilerliyordu. Zira Zapruder, bir duvarın üzerine çıkarak kamerasıyla Kennedy’nin aracını kesintisiz planda takip ederken, nereden geldiği belli olmayan iki el silah sesi duyuldu. Zapruder ilk şaşkınlığın ardından Kennedy’nin vuruluş anını birebir kaydetmişti. Biraz grenli, biraz da titrek olan görüntülerde Başkan Kennedy’nin kafatasının nasıl parçalandığı kare kare görülüyor.Film ayrıca, iki atış arasındaki açı farkını açıkça ortaya koyuyor ve suikastin ‘bir kişinin işi olmadığını’ belgeliyordu. Bu kanıt, suikasti soruşturan Warren Komisyonu üyeleri tarafından da defalarca izlendi ancak FBI delilleri görmezden geldi ve cinayetin tek zanlısının Lee Harvey Oswald olduğunda ısrar etti.
Kennedy Dosyası’nın Kapattırılması
Kennedy’nin öldürülmesinin ardından kurulan ve Warren Komisyonu olarak bilinen Senato Özel Soruşturma Komisyonu, cinayeti tek başına hareket eden Lee Harvey Oswald’ın işlediği sonucuna varmıştı. Ancak gerek cinayetin sorumlusu olarak gösterilen Oswald’ın gerekse henüz mahkeme önüne çıkmadan onu öldüren Jack Ruby’nin ve olaya adı karışan bazı kişilerin kuşkulu biçimde öldürülmeleri, gerekse soruşturmanın yürütülmesindeki bazı kuşkulu noktalar, ABD kamuoyunda birçok spekülasyona yol açmıştı. Olayla ilgili olarak toplanan binlerce sayfalık belgenin bugüne dek gizli tutulması da ortaya birçok komplo teorisinin atılmasına neden oldu.
Cinayeti gören 47 şahit, kaza veya hastalık sebebiyle (!) ya da intihar ederek (!) öldü. FBI’ya göre Oswald cinayeti tek başına işlemişti. Tek silah kullanılmıştı. Hiçbir ABD gizli servisi olaya karışmamıştı. Olay böylece basit bir bireysel terör hareketi olarak gösterilmek isteniyordu.
Olayı sözde araştırmak amacıyla iki komisyon kuruldu. 1964 ve 1975’de kurulan Warren ve Rockefeller Komisyonları’nda aynı sonuçlara ulaşıldı. Komisyonların raporlarına göre Polonyalı bir Yahudi olan Ruby sıkı bir milliyetçiydi ve katil olarak tanıtılan Oswald’ı da Başkanı’nı öldüren kişiden intikam almak amacıyla vurmuştu. Oysa sonradan, Oswald ve Ruby’nin beraber hareket ettikleri ortaya çıktı.
Olayı gören birçok şahit Warren Komisyonu’nca dinlenmiyor, dinlenenlerin ifadeleri de değiştiriliyordu. Daha sonra, senatör Frank Church’ün başkanlığını yaptığı Church Komisyonu’nun hazırladığı raporda da hiçbir sonuca ulaşamaması bu suikastin arkasındaki güçlerle ilgili gerçekler hakkında soru işaretlerinin ortaya çıkmasına sebep oldu. Ortada çok ilginç gerçekler vardı ve bu gerçeklerin hepsi bir komplonun düzenlenmiş olduğunu açıkça ortaya koymaktaydı. Dikkati dağıtmak için, Kennedy’yi mafyanın öldürdüğü söyleniyordu. Acaba mafya tören güzergahını değiştirebilir miydi? Başkan’ın korumalarını kaldırabilir miydi? FBI’yı, Dallas polisini, Warren Komisyonu’nu yönlendirebilir miydi? Otopsiye müdahale edebilir, medyaya yalan haber yazdırabilir miydi?
Bir başka bilgiye göre Kennedy üç ayrı yerden gelen kurşunlarla vurulmuştu. Bu otopside kanıtlanmış, ama üstü örtülmüştü. Başkan’ın otopsi için açılan beyninin kaybolduğu söyleniyordu! Oswald’ın 2 kurşunundan 8 yara izi çıktığı söyleniyordu. Oswald ve onu öldüren Ruby’nin Dallas’taki polis otoriteleriyle ve FBI’yla yakın ilişkileri vardı. FBI Ruby’i birçok görevde kullanmıştı. Ruby konuşmasının engellenmesi için hapiste kendisine kanser yapıcı ilaçlar verildiğini söyledi ve esrarengiz bir şekilde kanserden öldü.
Türkiye’de yayınlanan Hürriyet gazetesinin 6 Şubat 1993 tarihli sayısındaki bir habere göre, “Kennedy’nin ölmeden önce görevden almayı düşündüğü FBI Şefi Hoover, İsrail’in dostları olan Truman, Johnson ve Nixon dönemlerinde son derece popüler bir yöneticiydi. FBI Şefi’nin iki büyük özelliği daha vardı; çok üst dereceli bir masondu ve bir homoseksüeldi. Anthony Summers’ın yazdığı Resmi ve Gizli: J. Edgar Hoover’ın Gizli Yaşamı adlı kitapta Hoover’ın eşcinsel olduğu ve bu gerçeği saptayan mafya babası ve Mossad ajanı Meyer Lansky’nin bunu Hoover’e karşı ölünceye kadar koz olarak kullandığı belirtiliyordu. Hoover’in kadın kılığına girmiş halde cinsel ilişki halindeki fotoğrafları OSS Şefi William Donnovan tarafından Meyer Lansky’ye vermiş ve bu fotoğraflar Meyer Lansky tarafından hayati koz olarak kullanımıştı.”
Kennedy’nin Öldürülme Sebebi Bu Mektubu Olabilir Mi?
İsrail’in, nükleer çalışmalarından dolayı İran’a saldıracağı haberleri üzerine, İsrail’in nükleer çalışmalarının tarihi üzerine bir araştırma yapmaya başlayan Dünya Gündemi Haber Merkezi, -belkide dünya kamuoyunca hiç bilinmeyen- bir belgeye ulaştı. Bu belge, ABD Başkanı John Fitzgerald Kennedy tarafından, öldürülmesinden yaklaşık 5 ay önce dönemin İsrail Başbakanı Levi Eshkol’a yazılmış 3 sayfalık bir mektup… Her sayfasının üstünde ve altında “secret-gizli” ibaresi olan mektup, o dönemin ABD Tel Aviv Büyükelçisi Walworth Barbour tarafından “Başkan Kennedy’den size ulaştırmam istenen mektup zarfın içindedir” ön yazısıyla İsrail Başbakanı Levi Eshkol’a sunulmuş. Mektup üzerinde tarih yok ancak sunum yazısında 5 Temmuz 1963 tarihi görülüyor. Mektubun neredeyse her bir cümlesi, diplomatik bir tehdit içeriyor. Örneğin Başkan Kennedy, Levi Eşkol’ü, İsrail’in nükleer çalışmalarına dair güvenilir bilgi elde edememeleri durumunda “Amerika’nın İsrail’e olan taahhütleri ve İsrail’i desteklemesi ciddi şekilde tehlikeye girebilir” diye uyarıyor.
Kennedy’nin mektubunun tam metni:
Sevgili ve Sayın Başbakan:
İsrail Başbakanı olarak yüklenmiş olduğunuz sorumluluklardan dolayı sizi tekrar tekrar tebrik etmekten şahsım adına büyük bir mutluluk duyuyorum. Yeni görevlerinizde dostluğumuz ve en iyi dileklerimiz sizinle birliktedir. Bu görevlerinizden biri nedeniyledir ki, şu an size böyle bir mektup yazıyorum. İsrail’in Dimona’daki nükleer tesisine Amerikan ziyaretlerine ilişkin Başbakan Ben-Gurion ile yaptığım fikir alışverişinden eminim haberdarsınızdır. Başbakan bana daha yeni, 27 Mayıs’ta (bir mektup) yazmıştı. Onun sözleri, çözümü benim hükümetim kadar sizin hükümetiniz için de kolay olmayan bir problem konusunda taşıdığı derin hassasiyeti yansıtıyordu. Önceki Başbakan’ın Dimona’nın sadece barışçıl amaçlara hasredileceğine dair yaptığı güçlü vurguyu ve Dimona’ya düzenli denetimler hususunda İsrail’in izin vermedeki gönüllülüğünü memnuniyetle karşılamıştık. Görevinizi üstlenir üstlenmez sizin sırtınızdaki yükü ağırlaştırmaktan dolayı rahatsızlık duyduğumu dile getirmek isterim, fakat kendimi, bu ziyaretlerin programlanmasını ve içerigine dair Sayın Ben-Gurion’un 27 Mayıs tarihli mektubundan hasıl olan ilave durumları bir an evvel sizinle ele almak zorunda hissettim.
Eminim, uluslararası şartlar gereği bu denetimlerin kısa aralıklarla yapılması ve böylece Dimona projesi üzerindeki tüm kuşkuların ortadan kaldırılması konusundaki görüşlerimize siz de katılacaksınız. Sayın Ben-Gurion ‘a da yazdığım gibi, İsrail’in nükleer sahadaki araştırmalarına dair, hayati önem taşıyan bu konuda doğru ve eksiksiz bilgi elde edemezsek bu durumda hükümetimin Israil’e olan taahhüdü ve Israil’i desteklemesi ciddi şekilde tehlikeye girebilir.
Bu sebeple bilim adamlarımızdan, denetimler için sizce ve bizce önerilen alternatif zaman çizelgelerini gözden geçirmelerini istedim. İsrail’in amaçları, makul kuşkuların ötesinde bir şeffaflığa sahip olmak durumunda ise, inanıyorum ki en iyi zaman çizelgesi bu yaz başı bir ziyaret, bir diğeri 1964 haziranında ve sonrakiler altı aylık aralar ile gerçekleşmek üzere programlanan bir zaman çizelgesi, ortak amacımıza en iyi hizmet edecek olan program olacaktır. Bu takvimin sizin için, Sayın Ben-Gurion’un 27 Mayıs tarihli mektubunda sunduğu programın ayarlanmasından daha fazla bir zorluğa sebep olmayacağından eminim. (Amerikalı) Bilim adamlarımızın Dimona (nükleer) tesislerinin tüm alanlarını ve örneğin yakıt üretim birimleri ya da plütonyum ayrıştırma ünitesi gibi bu komleksle ilgili her hangi bir bölümü incelemeleri ve tam bir inceleme için yeterli zaman verilmesi zorunludur. Ve anladığım kadarıyla, Sayın Ben-Gurion’un mektubu da bu görüşle aynı çizgidedir.
Bu konunun, Israil’in gelecekteki menfaatleri ve ABD için olduğu kadar uluslararası bakımdan da hayati önem taşıdığını takdir ettiğinizi bilerek, üzerinde titizlikle durduğumuz bu ricamızı gönül rızasıyla dikkate alacağınızdan eminim. Içtenlikle…
— JOHN F. KENNEDY —