Belki gerçek Kleopatra, beyazperdedeki figürüne hiç benzemiyordu, hayal ettiğimiz gibi bir affet-i devrân; gerçekte öyle ”Helenistik” abide gibi değildi, yani pek de Elizabeth Taylor ya da Asterix’de çizildiği gibi ince belli, hokka burunlu Avrupai bir güzel değildi… Son arkeolojik bulgulara göre aslında O bir Afrikalıydı…
Jül Sezar’la ilişkisi var mıydı; Marcus Antonius’un ile birlikte olmuş muydu; yanında kaplanlarla gezen şuh bir güzel miydi; sesi bülbüllere denk miydi?
Bunları da efsaneler dışında bilemiyoruz; hatırlarsanız geçen yıllarda bulunan bazı deliller efsanevi burnunun hiç de hokka gibi olmayabileceği şüphesini uyandırmıştı. Fakat bu sefer kanıt şüpheye yer bırakmayacak denli kuvvetli.
Kleopatra’nın öldürttüğü söylenen kızkardeşi Prenses Arsinoe’nin mezarı Efes’te bulunmuştu ve yapılan Laboratuvar çalışmaları sonunda DNA yapısı ve oluşturulan yüzü sanılandan çok farklı çıktı.
BBC’de 23 Mart 2009’ta yayınlanan belgeselde, Avusturya Bilimler Akademisi’nden Dr. Hilke Thuer’in Efes’teki kazılarda buldukları Kleopatra’nın kardeşi Prenses Arsinoe’nin mezarı ve elde edilen veriler sergilendi.
Hilke Thuer, ”Ptolemais hanedanın bir üyesinin mezarını ve iskeletini bulmak bir arkeolog için eşşiz bir şey. Arsinoe’nin annesinin Afrikalı olduğunun ortaya çıkması gerçek bir şok. Bu bulgular, Kleopatra’nın ailesi ve kardeşiyle ilişkisine dair önemli ipuçları veriyor” dedi. BBC belgeselini sunan arkeolog Neil Oliver ise Kleopatra, Julius Sezar ve Marcus Antonius’un tarihin efsanevi figürleri olduğunu anımsatarak şunları söyledi:
”Richard Burton ve Elizabeth Taylor’un canlandırdığı bu figürlerin gerçek birer insan olduklarını hatırlamak neredeyse imkansızdır. Ama onları gerçek insanlar olarak karşınızda görmek, sarsıcı bir şey.”
”Laboratuvarda Kleopatra’nın öz kardeşinin kemiklerine dokundum. Onun Kleopatra’ya, belki Sezar ve Antonius’a dokunmuş olabileceğini düşününce tüylerim diken diken oldu. Tarihin bu dev figürleri bir anda ete kemiğe büründü.”