Üniversite seviyesinde olanlarımız dahil, bir çoğumuz evreni açıklamaya yönelik ortaya atılmış bir çok teoriden haberdar olmasak da, bunlar bizim “meslek sahibi olma”, “çok para kazanıp zengin olma” gibi emellerimizin doğrultusunda olmasa da uzun zamandır değinmek istediğim bir konu idi bu “Akıllı Tasarım Teorisi”.

Bu teori şimdilik bize çok uzak gibi dursa da içinde bir Türk’ü barındırıyor olması ilginizi çekebilir diye düşünerek sizin duyularınızı kandırarak başlayayım istiyorum; Mustafa Akyol…

Belkide bugüne kadar bu konu dahilinde bilim çevreleri tarafından en çok savunulan teori evrim teorisidir. Ve hala bizim üniversitelerimizde de okutulan bilimin temeli buna dayanır. Quantum Fiziği ve yarattığı düşünüş sistemi değişikliklerini es geçerek bu eskimiş bilgileri bize vermeye devam eden üniversitelerimize teşekkürü borç biliyorum(!).

Bilindiği gibi Evrim Teorisi evreni oluşturmuş olan ve halen düzenlemekte olan bir “güç”ü kabul etmez. Doğanın, rastlantıların oluşturduğu canlılığın, farklılaşarak(mutasyon) günümüzdeki halini aldığını savunur. Fakat Akıllı Tasarım Teorisi doğadaki düzenin sadece tesadüflerle açıklanamayacağını ve bu düzenin akıllı bir güç tarafından oluşturulduğunu savunur. Mustafa Akyol bu konuda şu güzel örneği veriyor;

“Bu şuna benziyor: Bir mağaraya girdiğinizde etrafta toz toprak ve dağınık taşlar görürseniz, “Bunlar böyle zaman içinde kendi kendine şekillenmiş” diyebilirsiniz. Ama mağaranın ortaya yerinde görkemli bir heykel bulursanız, anlarsınız ki bu doğal etkenlerin ve rastlantıların eseri değildir. Dizayn edilmiştir. Dizayn edeni hiçbir zaman görmeseniz de bilirsiniz bunu. İşte Akıllı Tasarım Teorisi’ni savunan bilim adamları diyor ki, canlılık böylesine bir şey. Rastlantının ürünü değil.”

Evrim Teorisine gönül vermiş kişilere, savundukları görüşleri bir an için kabul ettiğimizi varsayarak “Tamam. Canlılar evrimleşerek bu hale geldi. Kabul. Peki ya ortada hiçbir şey yokken evren nasıl oluştu?” gibi bir soru yönelttiğimizde “Madde zaten hep vardı” cevabını alıyoruz. Bu çok garip. “Zaman” adını verdiğimiz, delicesine arkasından koştuğumuz ve uzun bir süredir (bkz: görelilik teorisi) de maddeden bağımsız varolamayacağını kabul ettiğimiz olgunun kendi karakterine zıt bir şekilde başlangıcının olmadığını savunmuş oluyorlar böyle bir cevap vererek.

Pek tabi her ikisi de bir teoridir. Bilim kanıtlara dayanmalıdır. Ve Akıllı Tasarım teorisinin bilim çevrelerini ikna etmesi için güçlü kanıtlarla ortaya çıkmalıdır. Zihin cimlastiği üzerinden bilimsel kanıt yapmak pek ikna edici olmuyor. “İndirgenemez karmaşıklık(Irreducably Complex)” savı mantıklı ama düşünsel olması teorisin kabul görmesi açısından yeterli değil gibi duruyor.